14 Kasım 2011 Pazartesi

Behzat Ç.



Hepimize hayırlı uğurlu olsun, pazar gecelerinin beklenen ismi, sevenler için fenomenden  de öte olan Behzat Ç. ekranlara geri döndü.

Sabahtan beri, böyle sevgilinin eve gelmesini bekler gibi heyecanlı bir bekleyiş hali var gördüğüm herkeste. Bir yandan da, lan acaba beklediğimize değecek mi, ya çok iyi bir bölüm olmazsa telaşı...Saatler ilerledikçe, bu ruh hali kendini bir kabına sığamama durumuna bıraktı. Facebookta, twitterda iletiler güncellendi, tv karşısı için hazırlıklar yapıldı, son dakikalar sayıldı... Veeee....

Saat 22:00.

Behzat Ç. başlar, hayat geçici bir süreliğine de olsa durur. İlk 15-20 dakika, karakterlerin hepsinin ne kadar özlendiği fark edilir. Sonrasında, neden bu diziyi bu kadar sevdiğin bir kere daha hatırlanır. Çünkü o karakterlerin hepsi gerçektir. Hepsinde kendinden izler bulabileceğin kadar gerçek.

Savcı Esra, o kapının önünde öylece ağladığında, gidecek hiç bir yer bulamayıp, o basamağa öylece çöktüğünde ne hissettiğini bilirsin çünkü...Ya da Harun'un babası hasta diye eve koştururken kalbinin nasıl çarptığını...O yüzden zaten, son sahnede Şule'nin "Beni bırakma, çok korkuyorum Baba" cümlesini kurduğumda, gözümden yaşlar süzülürken, kendim bile farkına varmadan, sesli bir şekilde "Ben de baba" deyişim...

Böyle gider bu. Hangi sahnesini yazsan, ayrı hikaye.

Ve Erdal Beşikçioğlu, sen nasıl bir insansın, nasıl bir oyuncusun, ne desek az. Bugün bir kez daha oyunculuğun ne demek olduğunu ispatladın.

Belki çok kere teşekkür ettim buradan, belki hiç etmedim (zira her izleyişimde ve her okuyuşumda içimden defalarca teşekkür ediyorum) ama iyi ki varlar, tüm Behzat Ç. ekibine sonsuz teşekkürler. Bir çok insanın hayatında farkında olmadan yarattığınız güzellikler için.



Huysuz pia tarafından gönderildi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder