20 Aralık 2012 Perşembe

Bir Şehre Aşık Olmak



Aslında yatmaktı niyetim. Ama yatmadan önce internete son bir kere bakma hastalığımdan mütevellit sayfalar arasında dolanırken, Ekşi'de sol framede "Bir şehre aşık olmak" başlığını gördüm. Normal şartlar altında başlık altına yazılanları okumakla devam edecek olan süreç, bu başlık sebebiyle beni buraya yönlendirdi.

Eski zamanlar geldi aklıma. Bir zamanlar bir şehre aşık olduğum zamanlar, "bu" şehre aşık olduğum zamanlar...

Anneannem ölmemişti daha o vakitler. Son zamanları olsa gerek, tüm ailenin o evde toplanma sebebinin başka bir nedeni olamaz zira.
İzmir'den gelmiştik, yaz tatilinin sonu, dünyanın en güzel ilk yaz aşkının ortalarıydı. Anneannemin bir gün buralardan çekip gideceğine inanmayan ya da bunu en başından beri bilen ben teyzemlerde kalmayı seçmiş ve bu sayede İstanbul'u ilk defa keşfetmiştim. O gün, sandaletlerimin ayaklarımı vurup su toplamasına sebep olmasını umursamadan, dünyanın en güzel oyununu oynadığım gün aşık oldum ben bu şehre. Halbuki daha öncede defalarca gelmiştim. Ama bu sefer ilk defa "ben" olarak gelmiştim...

Sonra yıllarca hayallerimin şehri oldu İstanbul, aşık olduğum şehir.

Sonunda bir gün yollarımız kesişti, ben aşık olduğum şehre yerleştim, hatta hayat yine o komik yüzünü gösterdi de, ilk defa "ben" olarak geldiğim semtinde ev buldum. Ve bu seneye kadar çok da güzel geçindik gittik birlikte.

Ama bu sene bir şey oldu. Hani hep eski sevgilinin arkasından denir ya; "çok değişmişti", aynı onun gibi bir şey. Değişti İstanbul. Karardı. Anılarını sildiler İstanbul'un, siliyorlar. Ben tüm eski sevgilileriyle birlikte kabul etmişken onu, birileri geldi ve eskileri unut dedi ona, artık ben varım. Sesini çıkarmadı İstanbul, beni ben yapanlar onlar diyemedi. Halbuki hepimiz biliyoruz eski sevgililerin bir parçasını hep içimizde taşıdığımızı...

İstanbul bizi sildiğinden mi, bu yeni halini pek sevemediğimden mi bilmem, ne zaman "bir şehre aşık olmak" lafını bir yerlerde duysam, içim bir cız ediyor son zamanlarda.

Yine de içimde bir yerde, cılız da olsa bir ses; "hele bir kar yağsın, her taraf bembeyaz olsun, sen yine dayanamaz tutulursun ona" diye söylenmekten alıkoyamıyor kendini.



Huysuz tarafından gönderildi.

28 Kasım 2012 Çarşamba

Yorgun

Ay tutulmasından mıdır, nedendir bilmem içim daralıyor.

Sanki içimde şöyle 10 kollu bacaklı bir yaratık var da, içimden çıkamadığı için beni içeriden yeyip bitiriyor, kollarıyla hücrelerimi sıkmaya çalışıyor gibi bir ruh hali yapıştı kaldı üzerime.

Hayatla mücadele edememe hali.

Bunalıyorum.

Çekip gitme isteği konuşlandı yine.

Kimileri her şeyi gereğinden fazla yük edindiğimi söylüyor, haklılar mı bilmiyorum.

Bazen böyle tıpkı filmlerdeki gibi, ben bir noktada duruyorum da, etrafımdaki her şey dönerek hızla değişiyor gibi geliyor. Bir tek ben olduğum yerde, mıh gibi, inatçı, direngen duruyorum.

Kıpırdayamıyorum, yorgunum. Bunca şeyi içimde taşımaktan, çevredeki insanlardan, yaşadıklarımdan ve yaşayamadıklarımdan, değer yargılarından, sınıflardan, kalıplardan, kafamın içinde hareket eden cücelerden, deliliğe bir adım uzakta olmaktan, bazı zamanlarda şu an ya deliriyorsam diye korkmaktan, korkarak yaşamaktan, devamlı başarılı olmaya çalışmaktan, hırslardan, egolardan, bunları bir paye gibi üzerilerinde taşıyan insanlardan, içimdeki yalnızlık duygusundan ve buna benzer daha bir sürü şeyden mütevellit yorgunum.



Huysuz tarafından gönderildi.



27 Kasım 2012 Salı

Seçilmiş Kardeşler

İnsanın hayatında "Gerçek arkadaşlar seçilmiş (ya da kimbilir Tanrı'nın bize gönderdiği) kardeşlerimizdir." cümlesini gerçekleyen az da olsa dostu olması, en zor zamanlarda bile bir çok şeye dayanma gücü veriyor insana.

Ne mutlu bana ve çok şükür Tanrıma...







Huysuz tarafından gönderildi.

18 Kasım 2012 Pazar

Sebepler sonuçlar

Bugün rastgele bulduğum bir blog sayfasını gezerken fark ettim ki, ben çok uzun zamandır yazmıyorum buraya.

Yazacak bir şey olmamasından değil de, çok şey olup söyleyecek kelimeleri bulamamaktan, bulduğumda ise cümle haline getirememektendir belki de.

Aslında çok şey var; kendimde ve insanlarda yeni keşfettiklerim, yeni başlayan hayatlar, devam eden aşklar, yeni dostluklar, geniş zamanlar, zamansızlıklar...
Var da işte, ben de bunları yazabilecek kafa yok bu aralar.




Huysuz tarafından gönderildi.

3 Eylül 2012 Pazartesi

Depresif doğuran canavar...

Kocaman bir canavar var içimde sanki, sinsice iniyor boğazımdan aşağı, inerken geçtiği yolları tıkayarak. 
Dayanamayacak gibi hissediyorum bazen, boğulacakmışım gibi, arkama bakmadan kaçıp gitmek istiyorum.

Ardımda bıraktıklarıma ne haliniz varsa görün, umurumda bile değilsiniz demek. Diyebilir miyim peki? Sanmıyorum... Çok sevip bırakmak istemediklerim de var zira...

Eski aşklar geliyor aklıma, eski dostlar... Anılar, acılar, sevinçler... Hepsinden birer parça. Sonra o adamı ne kadar özlediğimi fark ediyorum. Yolun sonunun boktan olduğunu bile bile onun yolundan gittiğim için gurur duyuyorum kendimle. Sonra bir diğeri geliyor aklıma, hani vakti zamanında çok aşık olduğumu düşündüğüm... Aslında sonuçta her aşk bir gün duruluyor... Sabredersen acısı bile diniyor...

Zaman...
Zaman akıp geçiyor...
Zaman, her şeyin ilacı...

Ben ne kadar eski benim, ne kadar takındığım maskelerin bizzat kendisi oldum bilmiyorum. Uzun zamandır kendimi çok da iyi hissetmiyorum. İdareten yaşıyormuşum gibi geliyor bazen. Hep bir depresif ruh hali içimde bir yerlerde nöbet tutuyor. Mutsuzum diyemem, mutluyum hatta, ama keyfim yok işte, canavarlar yemiş olsa gerek...




Huysuz tarafından gönderildi.

29 Ağustos 2012 Çarşamba

Bol üç noktalı yazı




Bu ara kiminle konuşsam hep bir eskiye özlem, hep bir keyifsizlik.
Sen de yakınıyor musun mesela, domatesin çileğin eski tadının olmamasından?
Tatsız tuzsuz gelmiyor mu sana da yediklerinin lezzeti?

...

Peki sen aynı sen misin? Ya da şöyle sorayım, senin tadın, keyfin yerinde mi?
Dünya değişiyor, düzen değişiyor, biz değişiyoruz, iyiye doğru evrilip evrilmediğimiz tartışılır, lakin o apayrı bir yazı konusu...

...

Senin tadın niye yok peki? 
Ülkenin, insanlığın sorunlarını sayma ama, o zaten +1 olarak listede. 
Başka neler var listende?
Mutlu musun mesela? Yaptığın işten, sevgilinden/kocandan, yaşadığın evden, yaşadığın hayattan, bugün olan senden mutlu musun?
Peki sabah yapmak istemediğin bir işe gitmek için erken kalkmaktan, sevmediğin insanlarla birarada olma zorunluluğundan, risk almamaktan, sana dayatılan bu hayatı yaşamaktan?...
Huzurlu musun ya da? Hani belki mutlu sayılmam ama en azından kafam huzurlu klasmanına girip yırtmaya çalışanlardansındır...

...

Değilsin madem, tüm bu saydıklarımdan ve aklıma gelmeyen binlercesinden ötürü tadın yok, o halde yediklerinden, yaptıklarından da, tat almayı bekleme bence...



Huysuz tarafından gönderildi.

18 Ağustos 2012 Cumartesi

Yasaklı Cümleler



Bir "özledim" çok şeyler saklar bazen...

Seninle birlikteyken hissettiğim o tamamlanmışlık duygusunu
Yağmurda mutlu mesut yürümeyi
Kendimde tüm dünyaya karşı durabilecek cesareti bulmayı
Seni kaybetme korkusu gelip oturunca yüreğime, acıdan mutsuzluktan kıvrandığım zamanları
Bu kıvranışların sonunda tıpkı bir doğum gibi kağıda dökülen kelimelerimi
Kelimelerimi sevişini
Beni sevişini
Sevişmelerimizi
Sarhoş olmalarımızı
Kokunu
Seni
Gözlerime bakıp kurduğun cümleleri
Uyumadan önce anlattığın hikayeleri
Görmezden geldiğin çaresizliğini
Çocuk ruhunu
Kelimelerini
Gözlerini
....
....
....

saklar.

Huysuz pia tarafından gönderildi.

25 Temmuz 2012 Çarşamba

#3

Ve sonra...

      Uyuduk
            büyüdüm...

      Uyuduk
             küçüldün...

Ve hikaye bitti!!!





Huysuz pia tarafından gönderildi.

19 Temmuz 2012 Perşembe

#2

Hiç tanımadığın bir adama sokakta ilk gördüğün yerde öperek aşık olunur mu?

Ben oldum...

Ve hikaye böyle devam etti...















Huysuz pia tarafından gönderildi.

17 Temmuz 2012 Salı

Merak Kediyi Öldürür

Meraklı bir insan olmanın çok faydasını gördüm görmesine de, insanın başına ne gelirse meraktan gelirmiş özlü sözünü tasdik etmek için de elimden geleni ardıma koymadım.

Beni misal böyle, dönem dönem deli dürter, eski sevgililerimin profillerine falan bakarım. Özlem falan değildir aslında nedeni, sadece ne yapıyorlar acaba şimdi merakı, kim bilir belki de bensiz mutsuz olduklarını görme isteği, nedenini ben de bilmiyorum.

Aslında yazılacak bunca mevzu varken bu konuya nereden geldik derseniz, sıcaktan ve parasızlıktan evde oturmanın verdiği sıkıntıyla ne yapsam da kendimi eğlendirsem diye düşünürken, bir anda eski sevgilimin nişan fotoğraflarını, nişanlısının twitter hesabını falan incelerken buldum kendimi. Allah için kız güzel. Ama benim yine de anlamadığım bir şey var, yani tamam ben evlenme meraklısı biri değilim ama, insan ben de bulamayıp da onda bulduğu ne diye de sormadan edemiyor kendine. Hayır niye dellendin, sana ne diyeceksiniz, haklısınız da, ama işte kızın twitter hesabında paylaştıklarını görünce delleniverdim işte. Benimleyken quantum, pozitif düşünce, sevgi kelebeği muhabbetlere gelemeyen herif, bu hatunun yazdıklarını gördü mü acaba çok merak ediyorum. Nedir yani, benden daha iyi bir okuldan mezun falan diye mi onun görüşleri daha kabul edilebilir oluyor, nedir bunun ölçüsü? Hayır yani, içimde de bildiğin kıskanç, ego manyağı bir hatun varmış, sayelerinde onu gördüm, ama bu sinirimi hafifletmedi.

Offf, aman neyse, yazıp yazıp sinir yapmayacağım daha fazla, ama aha buraya yazıyorum, bunlar evlense bile, 2 yıla kalmaz ayrılırlar, ha bunu da duyunca zerre üzülmem. Hayatta en sinir olduğum insan modeli, sırf karşısındakine kendini beğendirmek için her boku yiyip, dünyanın en saf insanı gibi davranan hatun modelidir zaten.

Hah ne diyordum, bu muhabbet de böyle bitsin. İyi uykular olsun...

Huysuz pia tarafından gönderildi.

25 Haziran 2012 Pazartesi

Hükümsüzdür




İnsana sığınak olan kitaplar, filmler, şarkılar vardır...

Eski bir dost, aileden biri gibi hissedersin onları izlediğinde ya da dinlediğinde, ya da bir yerde o en sevdiğin satırlara denk geldiğinde...

O şarkıyı söylediğinde, o sahnede ağladığında, o sayfaları karıştırdığında içinde bir yerlerde o güven hissini duyarsın. Bilirsin ki, çok üzülmüş de, çok yorulmuş da olsan hala bir umut, yolun sonunda bir ışık var. Bilirsin ki, bir zamanlar senin için de bir şeyler güzeldi, bir zamanlar senin de bir ruhun vardı...

Bir filmin sahnesini tekrar tekrar izleyen, aynı şarkıyı binlerce kez dinleyen, aynı kitabı bir kaç ayda bir eline alan birileri varsa çevrenizde, bilin ki ruhunu arıyordur, ruhunu yeniden bulabilme umuduyla onlara sığınıyordur...



Huysuz pia tarafından gönderildi.

20 Haziran 2012 Çarşamba

#1



O kadar güzel cümleler kuran biri, kötü biri olamazdı...

Ve hikaye böyle başladı...


Huysuz pia tarafından gönderildi.

18 Haziran 2012 Pazartesi

Behzat Ç 2. Sezon Finali



Biri beni gerçekten sevecekse, Amirimin Savcı Esra'yı sevdiği gibi sevsin dedirtmiştir bu sezon finali...



Huysuz pia tarafından gönderildi.

16 Haziran 2012 Cumartesi

.....

Büyümek böyle bir şeymiş demek, canını acıtan şeyler yavaş yavaş daha az hasar veriyormuş sana, daha çabuk üstesinden gelebiliyormuşsun o şeylerin...

Aksi taktirde, zamanında senin masalının sonlanmasına sebep olan olayların, başka bir masalda devam ediyor oluşunu kolay kolay kabullenemezdi bünye...

Aksi taktirde, senin o dünyalar tatlısı kızını kucağında tutuşunu gördüğümde maşallah deyip, yutkunmakla kalmaz, diplere vururdum...

Aksi taktirde, bir yanımın her daim seni seveceğini kabul etmemekte direnir, kendime meydan okurdum.

Ama artık büyüyorum, artık bu meydan okumalara gücüm yok. Artık her şeyi olduğu kabul etmeye çalışıyorum, beni de olduğum gibi kabul eden insanları hayatımda tutmaya çalışıyorum. Artık gerçekten senin sevgine direnmiyorum. Seni seviyorum, geçmişte sevdim, gelecekte de seveceğim, yanımda olmasan da benim bir parçam olarak kalmaya devam edeceksin. Senden daha çok sevdiğim bir adam olsa da yanımda, senin yerin hep ayrı olacak. Ve biliyorum ki, bir gün gel dersen, yine dönmek üzere geleceğim....

Huysuz pia tarafından gönderildi.

6 Mayıs 2012 Pazar

Dünya

Hayatıma girdiğin için, bana kattıkların için sonsuz teşekkürler....

Huysuz pia tarafından gönderildi.

1 Mayıs 2012 Salı

Merak




Bazen size de oluyor mu?

Mesela, biri ile ilgili kötü şeyler düşünüp de, dillendiremediğiniz, konduramadığınız, o kötü düşünceleri ben nasıl aklıma getiririm diyerek kendinize yakıştıramadığınız zamanlarda, hiç tanımadığınız birinin de aslında aynı sizin gibi düşündüğünü görünce bir "ohh be" çekiyor musunuz mesela?

Ya da her zaman içinde olduğunuz bir grupta bir anda dünyanın en yabancı, en savunmasız insanı gibi hissedip, bir an önce koşarak evinize gidip koltuğunuza sığınmak istiyor musunuz?

Ne bileyim, mutlu olmak için her türlü sebebiniz varken, içinizde kocaman bir boşluğun olduğu gerçeğiyle tekrar tekrar yüzleşip, onu nasıl dolduracağınızı bilemediğiniz oluyor mu hiç?

İnsanız, normal böyle şeyler değil mi?


Huysuz pia tarafından gönderildi.

11 Mart 2012 Pazar

Stole Someone's Heart

Bir yerde mi okumuştum, bir yerde mi duymuştum hatırlamıyorum ama şöyle bir cümle geçiyordu bir yerlerde...'Ve seninleyken, daha iyi biriymişim gibi hissediyorum. Daha mutlu. Daha az yalnız. Daha az kimsesiz.'

Buraya yazacaklarımı düşünürken, bu klibi keşfettim. Ve aslında yazacaklarım yerine bunu paylaşmanın daha güzel olabileceğini düşündüm.

İyi pazarlar:)






Huysuz pia tarafından gönderildi.

25 Şubat 2012 Cumartesi

Bir Gün Sen de Kırılmaz Kalpler İcat Edeceksin



IF başlayalı beri oradaki filmlere yetişmekten, şu anda vizyonda olan ve görmeyi çok istememe rağmen fırsat bulup da göremediğim bir film var "My Week With Marilyn-Marilyn'le Bir Hafta".

Bu sabah da gazetelere ve köşe yazılarına göz atarken İclal Aydın'ın köşesinde filme dair notlar okudum. O Ahmet Altan'dan alıntılamış, ben de ondan alıntılıyorum, zira okuyunca içimde bir yerler sızladı.
Ahmet Altan birkaç gün önce şöyle bir şey yazdı…Ah, bazen nasıl da güzel bizden önce yazıyor, bizden önce şahane yaşayıp, damıtanlar:

“(…) Bizi sevecek, bizi içimizdeki yansımanın, görmek istediğimiz tabloya uygun olduğuna inandıracak birine ihtiyaç duyarız.

Beğenmeleri yetmez, bizi ikna etmeleri, sevmeleri gerekir.

Kendi gerçeğini bilen, gören, hisseden ve bu gerçekten kurtulmak isteyen insanoğlunun tek tedavisi, başkasının kendisine duyacağı sevgidir.

Dünyadaki bütün insanlar arasından bir tanesini seçeriz, bizi, bizim çırpıntılı ve değişken bir gölge değil, iyi boyanmış, güzel ve çekici bir tablo olduğumuza inandırması için.

O insanı nasıl seçtiğimizi bilmiyorum.

Kimin ‘o insan’ olmasına nasıl karar verdiğimiz, en azından benim için meçhul. (…)

İşte o zaman dram başlıyor. Bizi, ‘birleştirmesini, teke indirmesini, kuşkularımızı gidermesini’ istediğimiz insan bizi sevmediğinde, kendi içimizdeki o sürekli değişen görüntülerden yapıp dışarı yansıttığımız parlak tablo paramparça olur, içimizde kıpırdanıp duran çalkantılı görüntünün gölgeleri artar, bizi endişelere sevk eden karanlıkları çoğalır, kendimizle ilgili kuşkular büyük bir salgın gibi her hücremizi esir alır ve bütün ruhumuz sürekli sancıyan büyük bir yaraya dönüşür. (…)

O zaman, kendi üstümüze kapanıp, bir hayvan gibi yaramızı yalayarak kendimizi iyileştirmeye uğraşırız.

Y a da…

Yaralı bir hayvan gibi saldırırız, kendi gücümüzü kendimize, bizi sevmeyeni cezalandırarak görmek isteriz. (…)”

*

Sevilmek için boynu bükük olanlar, sevilmediklerini anladıklarında cezalandırmaya kendilerinden başlarlar…

Uyuyarak…


Ne yazılır ki bunun üzerine, hepimizin hissettiği, hepimizin yaşadığı, hepimizin aradığı aynı aslında... Hepimiz sevilmek isterken, kendi yaralarımızı iyileştirmeye çalışırken buluyoruz kendimizi...

P.S. Filmin başrol oyuncusu Michelle Williams'ın IF 2012'de gösterime giren Take This Waltz'ı için de ayrıca bir yorum yapmak gerek. İzlemeyenlere tavsiye olunur.



Huysuz pia tarafından gönderildi.

15 Şubat 2012 Çarşamba

Serçenin ölümüyle gelen cevap



Hayat kafandaki sorulara hiç beklemediğin anlarda cevap veriyor hani, öyle zamanlarda daha bir çok seviyorum her bir şeyleri...

Son gönderdiği cevap Hamlet'ten geldi misal.

Serçenin ölmesinde bile bir bildiği var kaderin
Şimdi olacaksa bir şey yarına kalmaz, yarına kalacaksa bugün olmaz
Bütün mesele hazır olmakta
Madem hiçbir insan bırakıp gideceği şeyin gerçekten sahibi olmamış
Erken bırakmış ne çıkar
Ne olacaksa olsun
        W.Shakespeare

Huysuz pia tarafından gönderildi.

10 Şubat 2012 Cuma

Ankaraya güzelleme



Kulağımda düş sokağı sakinleri, ne dinlesem diye bakarken arşivime, ne zamandır dinlemediğimi fark edip loopa aldım. Düş sokağı biraz Ankara demek benim için, belki en çok Ankaralılarla dinlediğimden, belki vakti zamanında Ankaralı çocuğun bana düş sokağı dinleyerek yazdığı mektuplardan.

Ankara, hiç sevmediğim, gitmekten hiç haz etmediğim, ama bir şekilde içinde hep çok sevdiklerimi barındıran, en azından çok sevdiklerimin bir kısmının kişisel tarihinde önemli bir yer kaplayan kara kent.

Ankara, Ankaralı olmak…Yeni keşfettiğim güzellikler….

Ne oldu da barıştım seninle, ne ara özler oldum seni bir fikrim yok. Ama bu aralar bildiğin burnumda tütüyorsun. Yağmurunu, karını, ayazını özledim.

Bu da böyle içinde İzmir yaşayan bir İstanbulludan Ankara'ya güzelleme olsun..


Huysuz pia tarafından gönderildi.

7 Şubat 2012 Salı

Uyku arası sayıklamaları



Bazı konular vardır, ne kadar anlatırsan anlat, ne kadar paylaşırsan paylaş, acısı, yarattığı korku..vs. hiç bitmez, azalmaz...

Bazı geceler vardır, ne yaparsan yap vakit geçmez, sabah hiç olmayacakmış gibi uzun bir gece hüküm sürer...

Öyle gecelerde ne yaparsan yap, kimseyle paylaşamadığın o mevzular, korkular..vs. yer bitirir adamı.

Diyeceğim o ki; böyle gecelere bir çözüm bulunmalı!!!

Huysuz pia tarafından gönderildi.

Jonathan

Sabaha karşı uykunun arasında duyarsın seslerini, çığlık çığlığa denize doğru uçarlar. Normalde çok sevdiğin, izlerini taşıdığın o güzelim martıların çığlıkları, gelmesini istemediğin bir sabahın habercisi gibidir bazen...

Ama yine de güzeldir martılar...

Konudan bağımsız olarak Yaşar Kurt paylaşmak geldi içimden, bu yazı da bu şarkıyla bitsin madem, ben de gidip yatayım, sonra uyanırken martılara bok atmayayım :)



Huysuz pia tarafından gönderildi.

31 Ocak 2012 Salı

Karlı bir İstanbul...


Dışarıda kar var, uzun zaman sonra lapa lapa yağıyor. Masamı pencerenin önüne çektim, ışıkları kapadım, bir fincan da ıhlamur yaptım kendime. Kedim kaloriferin üzerine zıpladı hemen yanıma gelebilmek için. Fonda İlkay Akkaya... Önce huzur buldum, ne de olsa ne zamandır yaşamak isteyip de yaşayamadığım anlardan birini yaşıyordum...Sonra bir hüzün çöktü içime. Karı izledikçe, ciğerime bir şey batmaya başladı sanki...Döndüm baktım, ne ki bu şimdi diye? Özlemmiş, hasretmiş meğer... Çocukluğuma, anneanneme, eski dostlara, evime, hiç olmayan İsmail Abime özlem...

Kar iyi hoş güzel de, insanın yüreğini burkuyor gece belli bir saatten sonra. Yalnız kalmamalı insan karda..

Huysuz pia tarafından gönderildi.

30 Ocak 2012 Pazartesi

Someday Somewhere



Kim bilir rüyalar daha gerçektir bazen. O sebeptendir belki sabahları hiç uyanmak istemeyişimiz...


Bir rüya gördüm, ağlarken ben kolumdan tutup çekiyordun beni, yüzün karanlıktı, ama bana ışık oluyordun. Kollarına aldın beni, dans ettik sabaha kadar, sonra ben dilimde bu şarkıyla uyandım...





you said hello and walked into my life

painted all my words in blue

made my life a dream come true


someday somewhere

ı held your hand

and suddenly ı knew that

your love could show the way to my rainbow's end





Huysuz pia tarafından evrene iletildi.

29 Ocak 2012 Pazar

Korku

Koskoca Ocak ayında sadece iki tane yazı yazmışım. Halbuki ne kadar çok yazacak konu birikti. Bir sürü cümle var aklımda, sonunu getiremediğim.

Korkularım var bu ara aklımda en çok, başka hiç bir şey yapmama izin vermeyen. En mutlu anımı zehir eden. "Korkunun ecele faydası yok" diye bin kere söylesem de kendime, yine de korkular olduğu yerde işte.


Huysuz pia tarafından gönderildi.

26 Ocak 2012 Perşembe

Kutlama



Ben bu satırları yazmaya başladığımda sen doğalı 31 yıl 12 dakika oldu. Ben seni tanıyalı 12 yıl 5 ay...Geçen bu süre boyunca bir kere bile pişman olmadım seni tanıdığım için, bir kere bile yanılmadım seninle ilgili hislerimde. O yüzden biliyorum ki, şimdi farklı yönlere doğru yol alıyor olsak da, bir gün yine bir arada olacağız Ege'de bir sahilde...

Doğum günün kutlu olsun...



Huysuz pia tarafından gönderildi.

10 Ocak 2012 Salı

Yeniden...


Tüm şarkılar onu anlatır ve tüm şarkılar onadır...

Yeniden...



Huysuz pia tarafından gönderildi.