9 Ocak 2014 Perşembe

Cemal Süreya ya da Mut(suz) Bir Ben...





24 yıl olmuş o gideli...

24 yıldır ne sorulan sorular, ne verilen cevaplar değişti!

Ben 'var'dım çocuk ve hatta hala 'var'ım. Mutsuz olmaya da varım, yeter ki gerçek olsun. Hayattaki tüm sahteliklerin arasında var olan gerçeğim sen olduktan sonra....





Huysuz tarafından gönderildi.

6 Ocak 2014 Pazartesi

Berkin...



Günler geçmiyor diye söylenip, haftalar geçiyor diye hayıflanıyoruz ya hani, hele de yaş 30'u geçtiyse ve rutin bir hayat sürüyorsanız, geçen haftalar daha da bir dokunuyor ya size hani. Engellemek istiyorsanız o duyguyu tüm zaman hesaplarınızı gün üzerinden yapmayı deneyin bir de. O haftalar, yıllar üzerinden hesap yapınca çok da fazla değilmiş gibi görünen rakamlar, gün hesabına dökülünce ne çok şey ifade ediyor daha iyi anlıyorsunuz o zaman zira.

Mesela en son ne zaman denize girdiniz desem, ne olur yanıtınız? Bana sorsanız mesela, ya Eylül diye cevaplarım bu soruyu ya da 4 ay önce diye. Oysa döksek bunu gün hesabına, 114 gün olmuş denize girmeyeli. Bir yılın 1/3'i neredeyse...

Her gün lanet ederek gittiğim o işe başlayalı 8 sene geçmiş mesela, koskoca 2920 gün...

Hep birlikte bir ağaca sarıldığımız, çoğumuzun hayatında yepyeni bir başlangıcın tarihi olan,  her an'ı hala dün gibi olan ve hala yaşadığımıza inanamadığımız 31 Mayıs'tan bu yana 220 gün geçmiş mesela.

Dünyalar güzeli Ali İsmail'in 'insan' denemeyecek varlıklarca öldüresiye dövülüşünün üzerinden 218 gün, bizi bırakıp gidişinin, bir ailenin, bir ananın içine hiç sönmemek üzere düşen ateşin üzerinden 180 gün.

Ve bir çocuk 204 gündür uyuyor. Bir aile, aslında kalpleri bir olan herkesin dahil olduğu kocaman bir aile 204 gündür her yeni sabaha, 'Belki bugün...' diye umut ederek başlıyor. Kendi hayatı için bir kere bile beslemediği umudu, bir çocuğun -dünyanın en güzel koca kara gözlerine sahip bir çocuğun- uyanışı için besliyor.

Ve o çocuk 569 gündür 14. yaşını sürüyor, yeni yaşına giremiyor. Dün 15. yaşını kutlaması gerektiği gün de uyuyordu, bugün de uyuyor. Ve biz, dilimizde dualarla bekliyoruz.

Dün, yani uykunun 203. gününde yazamadım bu yazıyı. Varmadı elim. Hadi uyan artık çocuk uyan da birlikte kutlayalım yeni yaşını, yeniden doğuşunu.






Huysuz tarafından gönderildi.

5 Ocak 2014 Pazar

Ve fonda Zeki Müren

Deniz kenarında bir yerde otursam dingin denize karşı... Beyaz masa örtüleri çoktan kararmış, sandalyelerinin boyası denizin tuzundan aşınmış bir balıkçı lokantasında mesela. Ya da Üsküdar'da bir dostun balkonunda...

Masada kavun, peynir, rahmetli dedemin sevdiği türden köpoğlu mancası ve -birlikte bir türlü içemediğimiz- rakı eşlik etse bana (acı çekiyoruz diye rakıyı ziyan edecek değiliz, kimse kusura bakmasın). Ve fonda Zeki Müren...

Ve konuşsam hayalinle. Sorsam mesela ona; hiç olmadığın bir aşkta ben nasıl var sandım seni? Sen yoksan eğer, seviştiğim ten kimindi? Ben dediğim aslında kimdi?

Ve sonra sadece bakarak 'hiç olmayan' gözlerine, bir rakı masasına en büyük saygısızlığı yapsam, kalkıp ardıma bakmadan yola çıksam. Aklımda Birhan Keskin'in dizeleri*:

"Şimdi yalnızca can sıkıntısı
Her
yer:
gece yarısı"



*Ay-rı II/Birhan Keskin

Huysuz tarafından gönderildi.