20 Aralık 2012 Perşembe

Bir Şehre Aşık Olmak



Aslında yatmaktı niyetim. Ama yatmadan önce internete son bir kere bakma hastalığımdan mütevellit sayfalar arasında dolanırken, Ekşi'de sol framede "Bir şehre aşık olmak" başlığını gördüm. Normal şartlar altında başlık altına yazılanları okumakla devam edecek olan süreç, bu başlık sebebiyle beni buraya yönlendirdi.

Eski zamanlar geldi aklıma. Bir zamanlar bir şehre aşık olduğum zamanlar, "bu" şehre aşık olduğum zamanlar...

Anneannem ölmemişti daha o vakitler. Son zamanları olsa gerek, tüm ailenin o evde toplanma sebebinin başka bir nedeni olamaz zira.
İzmir'den gelmiştik, yaz tatilinin sonu, dünyanın en güzel ilk yaz aşkının ortalarıydı. Anneannemin bir gün buralardan çekip gideceğine inanmayan ya da bunu en başından beri bilen ben teyzemlerde kalmayı seçmiş ve bu sayede İstanbul'u ilk defa keşfetmiştim. O gün, sandaletlerimin ayaklarımı vurup su toplamasına sebep olmasını umursamadan, dünyanın en güzel oyununu oynadığım gün aşık oldum ben bu şehre. Halbuki daha öncede defalarca gelmiştim. Ama bu sefer ilk defa "ben" olarak gelmiştim...

Sonra yıllarca hayallerimin şehri oldu İstanbul, aşık olduğum şehir.

Sonunda bir gün yollarımız kesişti, ben aşık olduğum şehre yerleştim, hatta hayat yine o komik yüzünü gösterdi de, ilk defa "ben" olarak geldiğim semtinde ev buldum. Ve bu seneye kadar çok da güzel geçindik gittik birlikte.

Ama bu sene bir şey oldu. Hani hep eski sevgilinin arkasından denir ya; "çok değişmişti", aynı onun gibi bir şey. Değişti İstanbul. Karardı. Anılarını sildiler İstanbul'un, siliyorlar. Ben tüm eski sevgilileriyle birlikte kabul etmişken onu, birileri geldi ve eskileri unut dedi ona, artık ben varım. Sesini çıkarmadı İstanbul, beni ben yapanlar onlar diyemedi. Halbuki hepimiz biliyoruz eski sevgililerin bir parçasını hep içimizde taşıdığımızı...

İstanbul bizi sildiğinden mi, bu yeni halini pek sevemediğimden mi bilmem, ne zaman "bir şehre aşık olmak" lafını bir yerlerde duysam, içim bir cız ediyor son zamanlarda.

Yine de içimde bir yerde, cılız da olsa bir ses; "hele bir kar yağsın, her taraf bembeyaz olsun, sen yine dayanamaz tutulursun ona" diye söylenmekten alıkoyamıyor kendini.



Huysuz tarafından gönderildi.