28 Ekim 2011 Cuma

The Upsides

Biraz da B+ tutacak şeyler koyalım, kendimize not olarak!




Huysuz pia tarafından gönderildi.

27 Ekim 2011 Perşembe

Biraz gevşetebilsem göğüs kafesimi





Zor günlerden geçiyoruz ülke olarak ve dünya dönmeye devam ediyor her şeye rağmen. Beynimin ve yüreğimin bir tarafı Van için duadayken, diğer yarısı kendi içinde kaoslarda kendini kaybediyor.

Öyle garip bir kaos ki bu, içimden bir ses sonunun iyi olacağını söylerken, mantığım sonunun hayal kırıklığı olacağı konusunda çok iddialı. Hayatın provası olmadığını bildiğimden yine dinlediğim kalbimin sesi, ama en ufak bir olumsuz durumda mantığım hiç susmadan cırcır ötüyor. Ruhum daralıyor böyle zamanlarda. Sonunda çok üzülecek bile olsam da, aslında süreç güzel, bunu düşünüp susturmaya çalışıyorum o cırcır böceğini. Ama bugün beceremiyorum işte, olmuyor.

Öyle işte dünya bize ve her şeye rağmen dönüyor, ve hayatın provasını istesen de yapamayacağını hayat kafana vura vura öğretiyor bunu unutmamak gerek sanırım an’da kalabilmek için.

Her neyse işte…





Huysuz pia tarafından gönderildi.

25 Ekim 2011 Salı

Hayat işte...



Hayat...Beş harflik uzun bir ömür...

Her koşulda ve şartta bazen sana rağmen devam eden...Yine öyle, hayat devam ediyor işte,  kimimiz evlilik telaşında, kimimiz iş güç, kimimiz aşk, öyle veya böyle herkes bir şeylerin peşinde. 

Ve hayat devam edemiyor kimileri için son bir kaç gündür.

25 saniyede altüst olan hayatlar var. Kurduğunuz tüm o düzenin tepetaklak olması var. Biz yarın ne giysek, ne yesek diye düşünürken yarını göremeyecek insanlar var.

Ve o 25 saniye sonunda içindeki canavarları ortaya çıkartan “insan”cıklar var. Orada ölen insan canını Kürt Türk diye ayırabilen, insanlar öldüğünde "oh olsun" diyebilen canavarlar bunlar ve maalesef bu canavarlardan bir kısmı arkadaş, eş, dost dediğimiz insanlar. Bunu görmek de ölüm kadar yakıyor insanın canını.

Ve bir de hiç tanımadığı insanlar için, canla başla çalışan, her türlü imkanı seferber eden "gerçek insanlar" var. Ben dahil bazılarımız onları sadece blogger, twitter gibi sosyal medya mecralarından tanıyoruz. Ne demeli onlar için, nasıl haklarını teslim etmeli bilmiyorum. Ama hepsine yürekten kocaman teşekkür etmek istiyorum kendi adıma. Keşke hepsini tanısam da hepsine ayrı ayrı teşekkürlerimi sunabilsem. Bir çoğumuzun aman iki yazı yazdı, ünlü oldu diye burun kıvırdığı o insanlar; iki gündür özellikle twitterda inanılmaz bir şekilde hızla organize olan, insanları doğru şekilde yönlendirmek için ellerinden geleni yapan, belediyelerde gönüllü şekilde canla başla çalışan insanlar zira. Ve gerçekten iyi ki varlar.

Ve hayat işte, devam ediyor öyle veya böyle. Ve kimimiz anlamlı kılıyor bu hayatı yaptıklarıyla, kimimiz içinde büyüttüğü nefretle yaşayıp gidiyor. Ama hepimiz için geçerli olan bir şey var, hepimizin başına gelebilecek; her an, günün herhangi bir zaman diliminde altüst olabilir kurduğumuz bu dünya, iptal olabilir yarınki programımız. Bugün burun kıvırdığımız o insanlar, yarın bize el uzatanlar olabilir. Bunu aklımızda bulundurmakta fayda var.

Ve yazıyı bitirmeden insan olduğumuzu hatırlamak adına bugün beni çok ama çok derinden etkileyen iki yazının linkini de buraya koymadan edemeyeceğim.

Biri benim için blog dünyasına giriş sebebidir diyebileceğim Her Boku Bilen Adam'ın depremde yitirdiğimiz Yunus için yazdığı yazı.

http://herbokubilenadam.blogspot.com/2011/10/yunus.html

Bir diğeri de bugünkü Radikal Gazetesi'nde Ezgi Başaran'ın "Ciğer Testinin İkmali Yoktur" yazısı.

http://www.radikal.com.tr/Default.aspx?aType=RadikalYazar&ArticleID=1067339&Yazar=EZG%DD%20BA%DEARAN&Date=25.10.2011&CategoryID=97

Ve bu insanlar iyi ki var. Sırf böyle insanların var olması bile her şeyin daha iyi olacağına dair inancımın kuvvetlenmesine yetiyor.

Sonradan gelen edit: Ben buraya bunu nasıl yazmayı unuttum bilmiyorum ama, bu sabah güne mutlu ve inançlı başlamamı sağlayan sokakta kağıt toplayan ve hepimizden daha çok insan olan çocuklara da esaslı bir teşekkür gerek. Tek gelir kaynaklarını, dün koli ihtiyacı olan Kadıköy Belediyesine bağışlamışlar zira. Evet evet onlar, hani çoğunluğun yolda gördüklerinde yollarını değiştirdikleri çocuklar, hani çoğumuzdan daha insan olanlar!


Huysuz pia tarafından gönderildi.

19 Ekim 2011 Çarşamba

Yok Buna Başlık

Sabah o kadar kötü uyandım ki uzun zamandır böylesine boktan hissetmemiştim. Kalktığım andan itibaren ağız dolusu küfür sallamak istedim herkese her şeye.

Bırakıp gitmek isteği var içimde her şeyi, herkesi. Ardıma bir kere bile dönüp bakmadan, kulağıma kulaklıklarımı takıp, sesi sonuna kadar açıp, dışarıdan gelen hiçbir sesi duymadan, sadece nefes alıp yürümek istiyorum. Beynimin içindekiler boşalana, hayata öfkem geçene kadar yürümek.

Taşlaşmıştım ya hani ben, kimseye çok sevgi, çok aşk, çok üzüntü duymadan yaşıyordum ya, hayat bana güzeldi ya, bitti işte şimdi o devir. Ne zaman ki ben yelkenleri suya indirdim, yeniden insan gibi hissetmeye başladım, hayat beni sınar gibi adeta bel altından vurdukça vuruyor.

Önce kalbimi açtım, acıdı. Bugün, 24 şehit haberi zaten bombok başlayan günümü iyice kararttı. Taş bir kalp sahibi olmanın hayatta böyle faydaları var mesela, bu tip haberlere duyarsız kalabiliyorsun. 30 senedir her gün ölüyor birileri deyip geçebiliyorsun da, yeniden insanlaştığın zaman olmuyor işte bu. O aileleri düşünüyorsun canın yanıyor düşündükçe. Hele bir de canım dediğin insanlardan biri de o bölgedeyse ve uzun zamandır demediği şekilde “çok kötü” diyorsa ayrıca durup sorgulamaya başlıyorsun.

Bu mu lan bize verilen hayat? Bunu mu hak  ediyoruz biz? Başkaları düzenini korusun diye daha kaçımızın düzeninin içine sıçılacak? Kaçımızın hayatı bir şekilde kararacak?

Amk ben böyle hayatın da, düzenin de…



Huysuz pia tarafından gönderildi.

18 Ekim 2011 Salı

Son Zamanlar




O cümleler hariç, aşağıdaki cümlelerden daha güzeli olamazdı sanırım son zamanlar için...

"merhametsiz kış sabahlarından önce herkesin, ayaklarını ısıtmak için birine ihtiyacı vardır. 
kış aslında iki kişilik bir mevsimdir.
uyku kokan yorganlar, birbirine karışan rüyalar, sayıklamalarla uyandırdığın biri ve onun gecenin ortasında gülen yüzü...
bu, sokulmanın mevsimi!
eskiden pazarlarda satılan civcivler gibi, kemikler, eklemler birbirine geçmeli...
kış: bir insanın başka bir insan için yapıldığının delili!
Ece Temelkuran-İki Kişilik Uykular"


Huysuz pia tarafından gönderildi.

16 Ekim 2011 Pazar

'An'ları Biriktirmek



Dün izlediğim bir filmde* hayatın geri kalanında korkmamak için, kendi hayatından bir 'an' seçmek ile ilgili bir cümle geçiyordu. Bu tip şeyleri hatırlamak konusunda balıklarla yarışacak kadar kötü bir hafızaya sahip olduğumdan tabi ki cümleyi hatırlamıyorum. Ama filmin tam da o sahnesinde ben de bir 'an' seçtim kendime, tabi ki bana kalacak,ama ilgili kişiyle paylaştım :)

Sonra bugün bitmek tükenmek bilmez pazar temizliği ve ütüsü esnasında bunu düşündüm. -Evet, ben hep böyle şeyler düşünürüm iş yaparken, ultrasonik bi' insanım. Tabii ki değilim, ne zamandır bloga yazmadığımı düşününce dur bunu yazayım oldum sadece.-

Gerçekten de korkmamak için, mutlu olmak için, hayattan keyif almak için..vs., böyle 'an'ları olmalı insanın bence. Hayatta insan en az bir kere bile çok sevdiyse, bir kişi tarafından da olsa karşılıksız olarak sevildiyse, bir tane iyi arkadaşı/dostu varsa, bir kere deniz gördüyse, bir kere hayatımın sevişmesiydi dediği bir sevişme yaşadıysa, bir kere gülmekten katıldıysa, bir kere mutsuzluktan ölecek gibi olduysa, bir kere aşık olduysa, bir kere kendini güvende hissettiyse, bir kere ben bu insan için ölürüm cümlesi kurduysa....vs. 'Bir'ler buraya yazılamayacak kadar çok ve herkese göre değişken.

Ve böyle 'bir'lerden oluşan 'an'lar biriktirmek olmalı aslında işimiz gücümüz.

*Filmin adı "This Must Be The Place"-Sean Penn'in performansı yine çok ama çok başarılıydı.


Huysuz pia tarafından gönderildi.

11 Ekim 2011 Salı

Bir Yolculuk Hikayesi



Son bir kaç gündür yollardayım. Uçuyorum, uyuyorum, yapmam gerekenleri yapıyorum, sonra yine uçuyorum, uyuyorum...Bu süreçte deli gibi bir yağmur eşlik ediyor bana. İstanbul'dan ayrılacağım sabah başlıyor yağmur, öfke nöbetine tutulmuş gibi yağıyor, ama o nöbetin arkasından gelecek havada huzur olacak hissediyorum. Antalya'ya iniyorum, yine yağmur karşılıyor beni, hava sıcak, sıkıntılı, İstanbul'da hissettiğim huzur yok burada. Belki en yakın arkadaşı evermenin sıkıntısı yüzündendir diye düşünüp geçiyorum.

Kulağımda hep Amy. Yağmurlu havaya yakışıyor bence sesi. Onu dinlerken uzun zamandır kimsenin ölümüne, yaşadıklarına..vs. gerçekten üzülmediğimi hissediyorum. O öldüğünde düşündüklerimi hatırlamaya çalışıyorum ve onun ölümüne de çok üzülmediğimi fark ediyorum. Ama, birinin kendini umursamayan bir herif ve onun aşkı uğruna kendini bu kadar harcaması içimi acıtıyor.

Duraksıyorum, başkalarının bunu nasıl göremediğini idrak etmeye çalışıyorum ve bingo! Çünkü onların dengeleri hiç bozulmamış hayatta! Hep sağlam basanların asla tadamayacağı, anlayamayacağı o kayıp gitme hissi... Onu yaşamayan anlayamıyor galiba..

İnsan hayatında gerçekten dengelerini yitirip duvara toslamadan, gerçek bitişlere şahit olmadan, 'insan' olamıyor zannımca. Canı yanmadan, kendi küllerinden doğamıyor.

Bunları düşünürken mp3 playerda Dire Straits çalmaya başlıyor ve ben kendimi huzurlu bir uykunun kollarına bırakıyorum, onun kollarında uyuduğumu düşünerek..

Ve döndüğümde İstanbul'u hiç özlemediğim kadar özlediğimi fark ediyorum.

Huysuz pia tarafından gönderildi.

6 Ekim 2011 Perşembe

Arkadaşlar İyidir



Çok canın sıkkınken, ya da çok desteğe ihtiyaç varken, uzakta olan bir dosttan gelen "senin için iyi şeyler diliyorum" mesajı, bir anda seni dünyanın en mutlu ve umutlu insanı yapabiliyormuş.

Ve hayatta, az da olsa, uzak da olsa, böyle dostlar biriktirdiğini görmek, kendini yalnız hissetmeni engelliyormuş.

İyi ki varsın Tutu'm. Seni çok seviyorum.

Ve tabii ki yazının mottosu: "Arkadaşlar iyidir;)"


Huysuz pia tarafından gönderildi.

4 Ekim 2011 Salı

Kısa Notlar




Çok şey var yazacak bu ara, ama bazılarını yazmak için daha vakit var. O yüzden kısa kısa kendime not düşmek için yazıyorum bu sefer.

- Mehmet Eroğlu'nun bir cümlesi çok hoşuma gitti mesela bugün: "Eğer birisi hakkında yazmaya başladıysanız, bu onu sonsuza kadar kaybetmişsiniz demektir." Düşündüm de, doğru bu cümle sanırım, ben içimdeki onu öldürmek için yazıyorum her seferinde.

- Sonra bugün bir kere daha anladım ki; dost, arkadaş dediğin insanlar ne kadar uzakta olsa da, ne kadar kavgalı olsanız da, bir bakışınızdan, bir kelimenizden tüm hayatınızı çözebilir ve yine bir bakışla, bir sözle size bu hayata dayanma gücü verebilirler. İyi ki varlar...

- Bir de bu ara hata yapmaya çok bir hevesliyim sanırım ya. Sonunda yine başımın belaya gireceğinden emin olmakla birlikte, yapmadan edemiyorum işte. Buraya da yazıyorum ki, yarın öbür gün aklım başıma geldiğinde, vay efendim ben nasıl yaptım böyle bir şey falan diye hayıflanmayayım, bilincim yerinde yani.

- Bazı insanlara bazı şeyleri hakkettikleri için öyle davranıyorum, kendi içimde adilim. Ama dışarıdan anlaşılamayabilir bu adalet anlayışım.

- Sondan bir önceki notum; insanın çevresinde iyi insanlar varsa, tüm hayatı iyileşiyor.

- Ve son not; akışta kalmak her zaman iyidir. O, seni gözetiyor ve sana zarar verecek bir şey olmasına izin vermez, merak etme, takılma, akışta kal. Bak gör, çok işe yarıyor.



Huysuz pia tarafından gönderildi.

2 Ekim 2011 Pazar

Güzel bir pazar günü...




Güzel bir pazar gününün içine neler sığar?

Güne güzel ve keyifli başlanır. Kısa ama keyifli bir kahvaltı yapılırken, günün haberlerine göz atılır. Bu arada fonda sevilen gruplar güne eşlik etmeye başlar. Sonra uzun zamandır küs olunan çok sevilen arkadaşın da o gün keyifli olduğunu gösteren bir twitten sonra, arkadaşa mesaj atılır. Kısa bir duş ve hooop sokaklar bizi beklesin diyerek yollar aşındırılır, fotoğraflar çekilir, sokaklarda kaybolunur, yeni ve eski sevgililer hakkında dedikodu yapılır. Yorgunluktan bitmiş bir şekilde eve gelinir, fon müziği eşliğinde elde kahve, bloga yazı yazılır.

Ve daha günün bitmesine çok vardır ve bilinir ki gün güzel hem de çok güzel bitecektir..

Öptüm. Bye. KİB ;)



Huysuz pia tarafından gönderildi.