25 Ekim 2011 Salı

Hayat işte...



Hayat...Beş harflik uzun bir ömür...

Her koşulda ve şartta bazen sana rağmen devam eden...Yine öyle, hayat devam ediyor işte,  kimimiz evlilik telaşında, kimimiz iş güç, kimimiz aşk, öyle veya böyle herkes bir şeylerin peşinde. 

Ve hayat devam edemiyor kimileri için son bir kaç gündür.

25 saniyede altüst olan hayatlar var. Kurduğunuz tüm o düzenin tepetaklak olması var. Biz yarın ne giysek, ne yesek diye düşünürken yarını göremeyecek insanlar var.

Ve o 25 saniye sonunda içindeki canavarları ortaya çıkartan “insan”cıklar var. Orada ölen insan canını Kürt Türk diye ayırabilen, insanlar öldüğünde "oh olsun" diyebilen canavarlar bunlar ve maalesef bu canavarlardan bir kısmı arkadaş, eş, dost dediğimiz insanlar. Bunu görmek de ölüm kadar yakıyor insanın canını.

Ve bir de hiç tanımadığı insanlar için, canla başla çalışan, her türlü imkanı seferber eden "gerçek insanlar" var. Ben dahil bazılarımız onları sadece blogger, twitter gibi sosyal medya mecralarından tanıyoruz. Ne demeli onlar için, nasıl haklarını teslim etmeli bilmiyorum. Ama hepsine yürekten kocaman teşekkür etmek istiyorum kendi adıma. Keşke hepsini tanısam da hepsine ayrı ayrı teşekkürlerimi sunabilsem. Bir çoğumuzun aman iki yazı yazdı, ünlü oldu diye burun kıvırdığı o insanlar; iki gündür özellikle twitterda inanılmaz bir şekilde hızla organize olan, insanları doğru şekilde yönlendirmek için ellerinden geleni yapan, belediyelerde gönüllü şekilde canla başla çalışan insanlar zira. Ve gerçekten iyi ki varlar.

Ve hayat işte, devam ediyor öyle veya böyle. Ve kimimiz anlamlı kılıyor bu hayatı yaptıklarıyla, kimimiz içinde büyüttüğü nefretle yaşayıp gidiyor. Ama hepimiz için geçerli olan bir şey var, hepimizin başına gelebilecek; her an, günün herhangi bir zaman diliminde altüst olabilir kurduğumuz bu dünya, iptal olabilir yarınki programımız. Bugün burun kıvırdığımız o insanlar, yarın bize el uzatanlar olabilir. Bunu aklımızda bulundurmakta fayda var.

Ve yazıyı bitirmeden insan olduğumuzu hatırlamak adına bugün beni çok ama çok derinden etkileyen iki yazının linkini de buraya koymadan edemeyeceğim.

Biri benim için blog dünyasına giriş sebebidir diyebileceğim Her Boku Bilen Adam'ın depremde yitirdiğimiz Yunus için yazdığı yazı.

http://herbokubilenadam.blogspot.com/2011/10/yunus.html

Bir diğeri de bugünkü Radikal Gazetesi'nde Ezgi Başaran'ın "Ciğer Testinin İkmali Yoktur" yazısı.

http://www.radikal.com.tr/Default.aspx?aType=RadikalYazar&ArticleID=1067339&Yazar=EZG%DD%20BA%DEARAN&Date=25.10.2011&CategoryID=97

Ve bu insanlar iyi ki var. Sırf böyle insanların var olması bile her şeyin daha iyi olacağına dair inancımın kuvvetlenmesine yetiyor.

Sonradan gelen edit: Ben buraya bunu nasıl yazmayı unuttum bilmiyorum ama, bu sabah güne mutlu ve inançlı başlamamı sağlayan sokakta kağıt toplayan ve hepimizden daha çok insan olan çocuklara da esaslı bir teşekkür gerek. Tek gelir kaynaklarını, dün koli ihtiyacı olan Kadıköy Belediyesine bağışlamışlar zira. Evet evet onlar, hani çoğunluğun yolda gördüklerinde yollarını değiştirdikleri çocuklar, hani çoğumuzdan daha insan olanlar!


Huysuz pia tarafından gönderildi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder