20 Aralık 2011 Salı

Bugün...




Bugün tam 20 sene oldu, 20 senedir bilfiil hayatımda yoksun.

Gittin... öyle bir gittin ki, 19 sene sürdü seni affetmem. Öyle bir gittin ki, hala yattığın yeri ziyaret etmedim, belki bir gün dönersin diye.

Şimdi yüreğimde tuhaf bir sızı var sadece, hala dönem dönem burnum sızlıyor senle ilgili muhabbetlerde. Şimdi yeni evimde duvarlarda fotoğrafların asılı, en yakışıklı çıktığın. Hatta annemle ikinizin bir fotoğrafınızı bile buldum taa balayından kalma:) buldum da hemen cüzdanıma koydum.

Ben de öyle bıraktığın gibi büyümeye çalışıyorum işte, düşe kalka, kör topal. İyiyim ama merak etme, idare ediyorum en azından. Annem yaşlandı biraz, kabul etmek istemiyorum bunu ama öyle. Farkına vardıkça ürküyorum bir gün onun da o taraflara gelme olasılığından, o yüzden düşünmemeye çalışıyorum çok. Hala evlenmedim :) böyle giderse zor zaten :) Sana benzeyen birini bulamadığımdan diyeceğim ama seni de çok hatırlamıyorum ki...Hatta belki o yüzden öyle savrulup duruyorum ortalarda.

Vakti zamanında, bundan epey sene önce o zaman Tuğçe Baran adıyla yazarken Mutlu Tönbekici "Dubalar Üzerinde Bir Hayat" diye bir yazı yazmıştı bir babalar gününde. Orada şöyle bir paragraf vardı, hep aklımın bir köşesinde yer eden.


Haşmet (Babaoğlu) dün güzel demiş. Anne insanla, baba hayatla olan ilişkimizi kurar. Babasız kızların hayatla daima bir alıp veremediklerinin olması belki de bu yüzden, iskelemiz yok. Dubalarla idare edip duruyoruz. 
Hayata "babasının prenses kızı" olarak başlamamış olmak insana maça on sıfır yenik girmişlik hissi veriyor. Hayatın boyunca o on golü telafi etmeye çalışıyorsun. Ta ilkokuldan beri tek derdin o on gol oluyor. O on gol oluyor yirmi gol, yirmi gol oluyor otuz gol... Sonra sonra sen de gol atmaya başlıyorsun ama o kadar yara bere içinde ne kadar eşit olabilirsin ki prenseslerle? 
Bu yaşımda bile, sokaklarda, filmlerde baba çocuk sarılması gördüğümde burnum sızlar. Hani bıraksam kendimi her seferinde hüngür hüngür ağlayacağım. Nasıl kapanmaz bir yaraysa bu... 
"Babasız büyümüş kızlarla asla çıkmam" demişti bir keresinde bir arkadaşım. Çıkılmaz hakikaten. Ben olsam ben de çıkmam... Yaptığın her fenalık içimizdeki "babasız kızlar vadisi" nde onar yirmişer kere yankı yapar çünkü. Bir laf, yirmi laf etkisi yapar. Bu da kaldırılacak nane değildir hakikaten. Patlak ego daima hava kaçırır... Kimse de yama olamaz. Gönülsüzler hele yarığı daha da açarlar. Bu sefer o duba da batar. Kalırız bir salla ortada...


Öyle işte özlüyorum seni sık sık. İyi ol oralarda olmaz mı? Hiç olmazsa oralarda iyi ol. Ve arada bir de olsa, rüyalarda da olsa, uğra bana, kendini hatırlat. Hatırlat ki, rüyada da olsa, sesli olarak söyleyebileyim seni ne kadar sevdiğimi ve ne kadar çok özlediğimi...


Huysuz pia tarafından gönderildi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder